Artık İnanmanız Gerekmeyen Mitleri Çalıştırın

Koşmak, sağlığa iyi gelen bir egzersiz türüdür, ancak bazen koşu hakkında hala mitler dolaşmaktadır. Kolayca kötü bir ruh hali içinde olanlarınız için koşmak, ruh halinizi iyileştirmeye yardımcı olmak için harika bir seçim olabilir.

Koşmakla ilgili kafanızı karıştıran şeyler duyabilirsiniz, bu sadece bir efsane mi yoksa bir gerçek mi? Rahatlayın, aşağıdaki makale, artık inanmanız gerekmeyen koşuyla ilgili mitleri derinlemesine keşfedecek.

Yanlış olduğu ortaya çıkan koşma hakkında çeşitli efsaneler

Efsane 1: Koşmadan önce ısınmanız gerekir

Birçok insan, koşu dahil herhangi bir spora başlamadan önce ısınma yapılması gerektiğine inanır. Temel olarak koşmak, vücudun kaslarını germek için ısınmayı gerektirir. Ancak Nebraska Üniversitesi'nde yardımcı doçent olan Tamra Llewellyn, Livestrong'a tüm koşuların ısınma gerektirmediğini söyledi.

Örneğin, sadece daha yavaş bir tempoda koşmak veya koşmak istiyorsanız, esnemeyi atlayabilirsiniz. Ancak, daha hızlı bir yoğunlukta koşmak istiyorsanız, koşmaya başlamadan önce ısınmak için birkaç dakika koşmak yeterlidir.

Efsane 2: Çıplak ayakla koşmak yaralanma riskinizi azaltabilir

Çıplak ayakla koşmanın spor ayakkabı giymekten daha sağlıklı olduğunu duymuş olabilirsiniz. Her neyse, çıplak ayakla koşmanın doğrudan yere çarptığında doğal bir yansıma hissi sağlayabileceğini söyledi.

Ama aslında, çıplak ayakla koşmak aslında yaralanma riskini artırabilir. Sebebi ise koşarken neye bastığınızı fark edemeyebilirsiniz. Ayaklarınızı yaralayabilecek kırık cam veya diğer keskin nesneler olabilir.

Ek olarak, ayakkabısız koşmak aslında ayakların kaslarına ve eklemlerine aşırı baskı uygular. Bu nedenle ayaklarınız için rahatlık ve koruma sağlayan koşu ayakkabısı kullanmalısınız.

Efsane 3: Maksimum sonuç için koşu her gün yapılmalıdır

Kalori yakma hedefi olanlarınız için, hızlı ve maksimum sonuç almak için her gün koşmaya takıntılı olabilirsiniz. Ama aslında, bu sadece bir efsane.

Hangi sporu yaparsanız yapın, vücudun çalışan kaslarını normalleştirmek için dinlenmek için hala zamana ihtiyacınız var. Başlangıçtan orta seviyeye kadar koşucular, haftada iki ila üç kez günde 20 dakika koşarlarsa, aslında daha optimal sonuçlar alırlar.

Unutmayın, ne kadar süre koşmanız ve dinlenmeniz gerektiği, bireysel vücudunuzun ne kadar yetenekli olduğuna bağlıdır.

Efsane 4: Koşmak diz sağlığı için kötüdür

Koşmakla ilgili kanıtlanmamış efsanelerden biri, diz problemlerine neden olmasıdır. Bunun nedeni, birçok insanın koşmanın ayaklara çok fazla baskı uyguladığını ve bunun da diz yaralanmalarına yol açabileceğini düşünmesidir.

Aslında, bir araştırma, vücudun kemiklerinin ve bağlarının düzenli koşu ile aslında daha güçlü ve daha yoğun hale geldiğini gösteriyor. Normal dizleriniz ve sağlıklı bir kilonuz olduğu sürece, koşmanın dizleriniz üzerinde kötü bir etkisi olmaz.

Osteoartrit problemleriniz varsa ve fazla kiloluysanız durum farklıdır, sürekli koşmanız önerilmez. Koşmaya başlamadan önce doktorunuza danışın.

Efsane 5: Bacak krampları dehidrasyon ve elektrolit eksikliğinden kaynaklanır

Koşarken, genellikle bacak krampları hissedebilirsiniz. Bunun vücuttaki dehidrasyon ve elektrolit eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz.

Sodyum ve potasyum, koşu sırasında fiziksel sağlığı korumak için önemli olan iki tür elektrolittir. Bununla birlikte, bacak kramplarının görünümü dehidrasyondan veya bu iki elektrolitin eksikliğinden kaynaklanmaz.

2011 yılında British Journal of Sports Medicine'de yayınlanan bir çalışmada, araştırmacılar iki triatlon grubunda elektrolit seviyelerini ve hidrasyonu karşılaştırdılar: bacak krampları olanlar ve olmayanlar. Sonuç olarak, uzmanlar, koşucularda dehidrasyon veya elektrolit kaybı ile kramp insidansı arasında anlamlı bir ilişki bulamadılar.

Efsane 6: Koşmak sadece sağlıklı genç insanlar içindir

Birçok insan koşmanın sadece gençler için uygun olduğunu söylüyor. Evet, bunun nedeni gençlerin daha iyi bir dayanıklılığa sahip olması ve bu nedenle koşması daha kolay.

Aslında koşmak herkesin yapabileceği bir spordur. Gerçekten de, organların, kasların ve kemiklerin işlevi yaşla birlikte azalacaktır. Ancak yaş, birinin koşarak sağlıklı kalmaya çalışmasına engel olmamalıdır.

Aslında, düzenli olarak egzersiz yapan yetişkinler kendilerini genç ve zinde hissedeceklerdir. Sonuç olarak, yüz aslında daha taze ve daha genç görünür.


$config[zx-auto] not found$config[zx-overlay] not found